Herkes, kendine itaat etmeyi öğretene itaat eder. Her kim ki düzgün emir verir, o zaman sözünü de dinletir. Nasıl ki, bir seyis kısrağı uysallaştırır ve yönetilmeye hazır hale getirirse, bir kral için de yönetim sanatı, insanların içindeki itaatkarlığı ortaya çıkarmayı bilmektir. Lakedaimonyalılar, yalnız insanların gönüllülüklerini açığa çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda onlarda yönetilme arzusu uyandırırlardı.
—Plutarkos’un yazdığı Likurgos’un hayatı adlı eserden. Sadık Usta’nın İlkçağ Ütopyaları adlı kitabında alıntıladım.
İtaat. İnsanın hayatında devamlı olan bir şey ama üstünde pek düşünmüyoruz aslında. İtaat etmeyi, yani kul olmayı, köle olmayı, ilk defa kim öğretiyor bize? İtaat etmeyi önce annemiz öğretiyor, sonra da öğretmenimiz iyice bizi itaatkar yapıyor. Devletin neden bu iki kurumu bu kadar yüceleştirdiği belli oluyor.